YALÇIN GRANİT KİMDİR?
Türk basketbolunun efsane isimlerinden Yalçın Granit 1932
yılında İstanbul’da doğdu ve Darüşşafaka Lisesi’ni bitirdi. Babasını henüz iki
yaşındayken kaybeden Granit, çocukluğunu Arnavutköy’de geçirdikten sonra,
ortaokul ve liseyi o yıllarda Fatih’te bulunan Darüşşafaka Lisesi’nde okudu.
Burada basketbola başladı ve okulda basketbolun yaygınlaşmasına öncülük
ettikten sonra 1949 yılında liseden mezun oldu.
Darüşşafaka basketbol şubesinin üç kurucusundan biri olan
Granit, mezuniyetinden önce Arnavutköy’de tanıştığı Samim Göreç’in önerisiyle
Galatasaray ile idmanlara çıkmaya başladı. 17 yaşındayken Ali Sami Yen’in
teklifini kabul edip Galatasaray’ın ilk profesyonel oyuncusu oldu. Aynı yıl
içinde henüz Galatasaray B takımında oynarken, A Milli Takım kadrosuna davet
edildi ve Napoli’deki Aldo Mairano Kupası’ndaki İtalya maçında ilk kez
ay-yıldızlı formayı giydi.
Ellili yılların “Yenilmez Armada” olarak ünlenen Galatasaray
takımlarında sekiz sezon boyunca oynadı ve takımının en skorer oyuncusu oldu.
Bu süreçte takımıyla birlikte altı İstanbul Ligi ve beş Türkiye şampiyonluğu
kazandı. Millî takımdaki oyunuyla o yıllarda Fransa basketbolunun bir numaralı
ismi kabul edilen ve daha sonra FIBA başkanlığı da yapacak olan Robert
Busnel’in dikkatini çekti ve 1955 yazında Busnel tarafından Fransa’ya davet
edildi.
AVRUPA’DA OYNAYAN İLK TÜRK BASKETBOLCU
1953 ve 1954 sezonlarının Fransa Ligi şampiyonu Racing Club
Paris takımına transfer olarak, Avrupa’da oynayan ilk Türk basketbolcu unvanını
kazandı. Fransa’da geçirdiği aylarda aynı zamanda Busnel’in asistanı olarak
Fransa’nın birçok şehrini dolaştı ve Fransız gençlere basketbolun temel
prensiplerini öğretti. Takımını play-off’a taşımasına rağmen, Galatasaray
yöneticisi Osman Solakoğlu’nun ısrarlı mektuplarına karşı koyamadı ve
Türkiye’ye geri döndü. 1955-56 sezonunda Galatasaray ile beşinci Türkiye
şampiyonluğunu kutladıktan sonra, ertesi yıl basketbolu bırakma kararı aldı.
A Milli Takım formasını 68 kez giyen Yalçın Granit, erken
bir yaşta basketbolu bırakma kararı almasına rağmen bu millî maçların 16
tanesine kaptan olarak çıktı. 1951’de Paris, 1955’te Budapeşte ve 1957’de
Sofya’da düzenlenen Avrupa şampiyonalarında A Milli Takımın en skorer oyuncusu
oldu, Fransa’da kazanılan Avrupa altıncılığı başarısında önemli rol oynadı. 1955
Avrupa Şampiyonası’nı sayı krallığında üçüncü, basketbol kariyerinin son
maçlarına sahne olan 1957 Avrupa Şampiyonası’nı ise sayı krallığında
ikincilikle bitirdi. Aynı zamanda 1952’de Helsinki’deki Yaz Olimpiyatları’nda
oynama hakkı elde eden A millî basketbol takımının da bir üyesiydi.
1954’te İstanbul Üniversitesi Jeoloji Bölümü’nün tek mezunu
olarak lisans öğrenimini tamamladı, Fransa’ya gitme sebeplerinden biri de
doktorasını yapmaktı. 1956’da aynı fakültede Prof. Dr. Enver Altınlı’nın
yanında asistanlığa başladı ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Tatbiki
Jeoloji Enstitüsü tarihinin ilk asistanı oldu. Bilecik bölgesinde yaptığı
çalışmaları Fransa’da Prof. Henri Tintant ile birlikte bir makaleye dönüştürdü.
Koçluk dönemi
25 yaşında basketbolu bıraktıktan sonra, koçluk hayatına
Darüşşafaka’da başladı. 1959-60 sezonunda Darüşşafaka’ya tarihinin ilk ve tek
İstanbul Ligi şampiyonluğunu kazandıran takımın başantrenörüydü. Darüşşafaka’yı
çalıştırırken ikinci ligde yer alan Beyoğluspor’un teklifini kabul etti ve iki
yıl çalıştırdığı bu takımın da üst lige geri dönmesinde önemli rol oynadı. 1960
yazında eğitimle basketbolu birleştiren bir modeli uygulamaya geçirmeyi
tasarlayan İTÜ’nün başına geçti ve uzun yıllar şampiyonluklara ambargo koyacak
bir takımın temellerini attı. Aynı yıllarda ticarete de atıldı ve BOTEKS iplik
boyama fabrikasının kurucu ortaklarından biri oldu.